Değerli dostlar,
İstemeden de olsa gene uzun bir ara vermek zorunda kaldım yazılarıma.
Aslında niyetim sizlere bu yazımda “kalıcı makyaj” ile ilgili bilgi aktarmaktı.
Cok sevdiğim bir dostum bu işin gerçek erbabı. Biraz merakınızı kamçılayabilmek
adına kendisinin şu anda ismini vermek istemiyorum. Değerli arkadaşım ve çalışmaları bir
sonraki yazımın konuğu olacaklar. Çünkü onun ve benim yoğun çalışmalarımız
nedeniyle bir türlü bir araya gelemedik. Sürekli olarak kendini konusunda eğiten, yurt dışı kongre ve eğitimlerle gerçekten de inanılmaz ileride
ve emsallerinden açık ara önde olan bir isim. Şimdilik bu kadarını söyledikten
sonra bu gün size bambaşka bir konudan söz edeceğim.
Amacımız sizlere hizmet vermek, mutlu etmek ve ışık tutmak. Bu
felsefeden yola çıkarak, çok sevdiğimiz ve belli bir yaşdan sonra
hayatlarımızın olmaz ise olmazları “plastik cerrahlarımız’a” yollarımız tabiki
düşmeye devam edecek zaman zaman. Ama bu zaman zaman’ların aralıklarını
azaltabiliriz. Çok basit yöntemlerle Nasılmı? Mesela yediğimize içtiğimize
dikkat ederek.
Değerli plastik cerrahlarımıza yolumumuz genellikle cilt sarkmaları
nedeni ile düşer. Her birimiz aynı genetik yapıya sahip değiliz.
O nedenle bazılarımızın cilt dokusu daha yumuşaktır. Bazılarımız daha kiloluyuzdur ve yer çekimine karşı koymaya çalışan doku yoğunluğumuz diğerlerimize göre daha fazladır. Burada demek istediğim zayıflar sarkmalara karşı daha iyi durumdadırlar. 40-50 yaş aralığında! Bu yaşların üzerinde zaten ne yediğiniz yada kaç kilo olduğunuzun önemi yoktur? Yolunuz mutlaka iyi bir cerrahın kapısından geçmelidir. Ama işte süreci uzatmak biraz da olsa elimizde.
O nedenle bazılarımızın cilt dokusu daha yumuşaktır. Bazılarımız daha kiloluyuzdur ve yer çekimine karşı koymaya çalışan doku yoğunluğumuz diğerlerimize göre daha fazladır. Burada demek istediğim zayıflar sarkmalara karşı daha iyi durumdadırlar. 40-50 yaş aralığında! Bu yaşların üzerinde zaten ne yediğiniz yada kaç kilo olduğunuzun önemi yoktur? Yolunuz mutlaka iyi bir cerrahın kapısından geçmelidir. Ama işte süreci uzatmak biraz da olsa elimizde.
Yaptığımız en büyük yanlışlardan biri de üşengeçliğimizdir. Önce bir
hevesle başlarız sonra “amaaaan bunuda her hafta saçıma mı süreceğim, bu hafta
da yapmayayım” yada “şimdi çarşıya kim çıkacak evde bu var bunu yerim olur
biter onu da sonar yerim” olur. Bu diyet programlarına hep Pazartesi başlamak
ironisiyle aynı şeydir aslındaJ Ve işte bu yüzden o uzun parlak ve gür saçlara, yada dergilerde
gördüğümüz incecik sütun gibi kadınlara imreniriz ve kendimizin asla öyle
olamayacağını düşünürüz. İşte o kadınlar üşenmeyen kadınlardır. Saatlerce spor
yapan, saçına cildine özen gösteren, yediğine içtiğine dikkat eden kadınlardır.
Yani neymiş? Biraz amiyane olacak ama “ne kadar ekmek, o kadar köfte”
yada daha iyi bildiğimiz gibi “acı yoksa kazanç da yoktur”!!!!!!!!
İhtiyacımız olan motivasyondur. Süreklilik ve azimdir. Işte bu nokta da
eğer biz bunu başaramıyorsak, yardım almalıyız. Güvenilir bir kaynaktan. Seve
seve yardımcı oluruz dostlarımJ
Öğüt vermekten konuya bir türlü başlayamadımJ Ancak konu kısa. KOLLAJEN.
Bu kollajen cildimizin ara bağ dokusu bileşenlerinden ipliksi bir
proteindir. Ağ gibi cildimizin derinliklerinde bulunur. Cildimiz gergin tutar.
Örümcek ağı tekniğini bu aralar oldukça fazla duyduğunuza eminim. Yada
radyofrekans vs, vs. Bu tekniklerin hepsinin amacı cildimizdeki kollajen
miktarını arttırmaktır. Bir gün sıra onlarada gelecek elbet ama yedikleriniz
ile bu kollajen miktarını arttırabilirsiniz. Yada eğer zamanı gelmiş ve bu
uygulamalardan birini yaptırmış iseniz bu besinler ile de çok ciddi bir destek
program uygulamış olursunuz.
Genistein içeren soya ürünleri, soya peyniri, soya sütü, tofu, hem
kollajen üretimini ciddi oranda arttırır, hemde kırışıklıkların oluşmasına
neden olan enzimlerin sentezini önler!!!!
Roka, lahana, ıspanak başta olmak üzere tüm yeşil yapraklı sebzeler
lutein içerirler ve çok önemli kollagen kaynaklarıdır. Ayrıca bu yeşil yapraklı
sebzelerde ve özellikle yeşil biber de portakaldan da fazla C vitamin bulunur
ve C vitamin olmadan kolljen sentezi gerçekleşmez bunu da hemen ekleyelim.
Sülfür içeren salatalık, kereviz, yeşil ve siyah zeytin de kollajen
sentezine zirve yaptırır ve gergin ve sağlıklı bir cilt yapısına sahip olmanızı
sağlar. Haftada bir kereviz günde 10 zeytin tüketmek gerekir ancak eğer yüksek
tansiyon sorununuz varsa lütfen kereviz ve zeytin tüketmeyin. Diğer besinlere
ağırlık verin. Çünkü kerevizin tansiyon yükseltme etkisi vardır ve zeytin tuz
içeriği nedeniyle sizin basilica düşmanlarınızdandır. Günlük tuz seviyeniz
sadece bir zeytin yediğinizde tükenecektir. LÜTFEN DİKKAT!!!
Kavun, çiğ havuç ve haşlanmış patates ise harika A vitamini depolarıdır.
Hem kollagen yapımında, cilt yenilenmesinde işlev görür, hem de gözleriniz için
çok iyidir.
SAĞLIKLI, KEYİFLİ YAŞAM DİLEKLERİMLE....
SAĞLIKLI, KEYİFLİ YAŞAM DİLEKLERİMLE....
RESİM KAYNAKLARI:
http://www.hastane.com.tr/saglik/cilde-esneklik-veren-mucizevi-yiyecekler.htmlciltte-kolajen-ureten-besinler-1393843467.jpg
http://diyetilezayiflamaa.blogspot.com.tr/2013/08/ultherapy-ile-tek-seansta-yuz-ve-boyun.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder