KAZ AYAKLARI/Dr. Cigdem Elmas
Kucak dolusu sevgi ile yeniden merhaba.
Önce sayfamı ziyaret ederek bana destek veren ve sayısına
inanmakta zorluk çektiğim tüm değerli dostlarıma sonsuuuuuz teşekkür ederim. Hep birlikte çok güzel paylaşımlar
yaşamaya devam edeceğiz. Cilt bakımı, saç bakımı, makyaj, diyet, alış veriş,
moda ve aklınıza gelebilecek her konuda konuşacağız ve kim bilir belki de
ileriki zamanlarda sizlerden gelen taleple bu dostluğumuz ve desteğinizle isteyen
okuyucularımın yaşam koçluğuna transfer olacağım. Sadece hanımlar değil, bey
efendiler de aktarımlarımdan yararlanabilirler.
Hangi konu ile başlamalıyım diye hiç düşünmedim. Aklıma hemen
her sene dersini anlatırken tıp fakültesi birinci sınıf öğrencilerimin de çok
ilgisini çeken bir konu geldi.
Bu gün sizlere “kaz ayakları” olarak bilinen ve göz kenarlarımızda
yaş almaya devam ettikçe belirginleşmeye başlayan çizgilerden nasıl
korunabiliriz, neler yapmalı ve yapmamalıyız, bunlardan bahsedeceğim. Bu nedenle, bu günkü yazımda sizlerle, üzerinde hiç bir oynama yapılmamış ve en kocaman gülümsemem sırasında bile göz çevremde ne kadar bir çizgilenme oluşuyor, bu durumu en iyi gösteren fotoğrafımı paylaşıyorum.
Ancak
konuya geçmeden önce size biraz derimizi oluşturan yapılardan söz edeceğim ki
anlattıklarım anlamlı olsun ve daha iyi anlaşılsın. Eeee serde doku bilimcilik
var. Anlattıklarımı bilimsel bir gerçeklik ile sizlere sunmalıyım. Tabi ki amacım
sizlere bu konuda uzun uzadıya ders vermek ve sizi sıkmak değil. Sadece genel
hatları ile bilgi vereceğim. Çünkü sonrasında anlatacaklarım böylelikle anlam
kazanacak.
Deri belki de çoğunuzun bildiği gibi, epidermis (epitel) ve dermis
olmak üzere iki ana katmandan oluşuyor. Bunların aralarında da bazal membran
adı verilen bir yapı var (üstteki resimde sarı çizgi ile, alttaki resimde ise şematik olarak gösteriliyor). Epidermis çok
katlı yassı tipte. Yani birkaç sıra üst üste sıralanmış hücreler var. Bu
nedenle çok katlı ve en üstteki hücreler yassı görünümde olduğu için adı “çok
katlı yassı”. Vücudumuzdaki tüm epitel hücreleri altında/ çevresinde “bazal membran”
/“bazal lamina” bulunur. Bu yapı bazı
organlarda deliklidir, bazı organlarda da devamlıdır yani delik içermez. Delikli
olan dokularda madde geçişine kolaylık sağlar. Deri gibi bazı organlarda da
devamlıdır ki bazı zararlı maddelerin alttaki bağ dokuya geçini önlesin ve
böylelikle bir bariyer görevi görsün diye. Çok değerli dermatolog hocalarımın
da bu yazıyı okuduklarını düşünerek aflarına sığınıyorum. Dediğim gibi son
derece basit ve detaysız anlatmaya çalışıyorum ki siz değerli okuyucularımı
sıkmayayım. Bu bazal membran’ın deride üzerindeki epitel’den ve altındaki bağ
dokudan kopması/ayrılması da cok ciddi deri hastalıklarının oluşmasına neden
olur. Yani demek istediğim son derece önemli ve epitel ile bağ dokuyu
birbirlerine sıkı sıkıya bağlayan güçlü bir yapıdır. Bazal membran’ın yapısını
resimde görüyorsunuz! Burada incecik ipliksi yapılar fibro-retiküler bir ağ
oluştururlar. Bu ağ arasındaki boşluklar nanometre düzeyinde son derece küçüktür.
Gene resimde de gördüğünüz gibi derideki hücreler de birbirlerine değişik tipte
bağlantı birimleri ile sıkı sıkıya bağlanmışlardır. Yani sizin yüzeyel olarak
derinizin üstüne, göz çevrenize
sürdüğünüz o son derece pahalı kremlerin önce epidermis hücrelerini sonrada
altındaki bazal membran’ı geçmesi gerekir. Şimdi soruyorum size, sizce bu
mümkün müdür?
Tabi ki değildir, tabi eğer nanoteknoloji ile
üretilmedilerse! Ancak o zaman epitel’i oluşturan bir sürü hücrenin sırayla
hücre zarlarından ve sonrada epitel’in altındaki o güçlü bazal membran yapısından
geçebilirler. Ne yazık ki piyasada bulunan ve biz zavallı hanımların ceplerinde
kocaman delikler açan, yüreğimiz sızlaya sızlaya bir sermaye harcayarak
aldığımız o kozmetiklerin çok azı nanoteknoloji ile üretilmektedir.
Peki o zaman ne yapacağız? Dediğim gibi bir çok site var ve o
siteleri ben de okudum. Bu sitelerdeki saygıdeğer hocalarımızın tariflerine ve tecrübelerine
dayanan yazılarına da saygım sonsuz. Ancak şundan bir tutam bundan bir tutam
tarifler bana hep itici gelmiştir. Aktar aktar gezip “puslu havada okaliptüs gölgesine
güneş doğarken açan antirifostik çiçeğinin ilk açan yapraklarını” bulmaya
çalışmak size de zor gelmiyor mu? Ben sadece tecrübelerimi ve konunun uzmanı
olarak sizlerle deneyimlerimi paylaşmak isterim. Kendim yıllardır ne yaptım
sizlere onu aktaracağım. Bu blogda her zaman elinizin altında bulunan ve çok
kolaylıkla ulaşabileceğiniz ürünlerden bahsedeceğim sizlere.
Bu akşam ki konumun içeriğinden söz ederken, sohbetimiz
sırasında değerli bir hocamın bana az önce anlattığı bir hikâye ile konuya
giriş yapmak istiyorum. Bandırma/ Balıkesir bölgesinde geçtiğimiz yıllarda
yapılan bir araştırmada bu bölgede yaşayan kadınların bir kısmının ciltlerinin
harikulade sağlıklı ve pırıl pırıl olduğu, yaşlarına göre de kırışıklıkların
oldukça az olduğu tespit edilmiş. Sonra detaylı incelediklerinde bu kadınların
tek bir ortak noktaları olduğu görülmüş. Oldukça önem arz eden bu ortak özellik
hepsinin de “zeytin yağı fabrikasında” çalışıyor olmalarıymış.
Evet doğru çok doğru algıladınız. Saf zeytin yağı mucizevi
bir üründür. Sayısız faydasından ve bazı diğer etkilerinden ileriki günlerde de
bahsedeceğim. Ancak ben üniversite birinci sınıftan beri göz çevreme bildiğiniz
“evigen ampul” kullanırım. Bu yıllar, kulakları çınlasın çok sevgili biyokimya
hocamın bize bazal membran yapısını anlattığı ve benim konuya olan ilgimi
arının bala olan aşkından üstün seviyeye taşıyan yıllardır. Saygıyla anıyorum
kendisini. Evigen ampul içerisinde saf zeytin yağı içerisinde 300 mg
dl-a-Tokoferol Asetat yani E vitamini bulunur. Gözlerimizi çevreleyen
deride vücudumuzun geri kalanındakinden farklı olarak yağ bezi yoktur. Yani yağlı
cilt yapısına sahip kişilerinde göz çevrelerini aynı şekilde nemli tutması
gerekir. Ancak sakın evigen ampulü kırıp göz çevrenize boca etmeyin! Biliyorsunuz
her şeyin azı yarar fazlası zarardır. Yüzünüzü iyice temizledikten sonra ki sakın
her akşam peeling yapmayın (yüzümüzü nasıl temizleyeceğiz o da Pazar gününün
konusu olsunJ) göz çevreniz henüz nemli iken, parmağınızın ucuna bir damla
damlatacağınız evigen ampul içeriğini içten dışa doğru dairesel hareketlerle
göz çevrenize iyice yedirin. Bunu nemli cilde uygulamanız önemli. O zaman
göreceksiniz öyle parlak parlak yağlı bir görüntüsü de olmayacak. Hem nazikçe yaptığınız
bu dairesel hareketler ile bu bölgedeki lenf drenajını da sağlamış olacaksınız
ve zamanla göz altı torbalarınızda da azalma olduğunu göreceksiniz. Bu işlemi
sabah akşam yapın. Sabah kalkar kalkmaz yapın ve bir süre iyice derinizin
abzorbe etmesini/emmesini bekleyin ve makyajınızı daha sonra yapın. Aksi
durumda göz makyajınız yanaklarınıza doğru akar ve Karayip korsanlarındaki Johnny
Depp’e benzersiniz.
Peki, Evigen ampulü kırdınız onu öyle ağzı açık mı
saklayacaksınız? Bunun da kolayı var. Evigen ampulü eczaneden alırken bir
tanede insülin enjektörü ya da yoksa 5 ml’lik bir enjektör de alın ve evigen
ampul içeriğini evinizde bu ampulün içine çekin ve bu şekilde saklayın.
Kullanacağınız zaman işaret parmağınızın ucuna bir damla damlatın daha sonra
iki elinizin işaret parmaklarını birbirine sürün ve aynı anda iki gözünüzün
çevresine içten dışa dairesel hareketlerle uygulayın. Bir iki ay sonra farkı
hissedeceksiniz.
Beni yakından tanıyanlar gayet iyi bilirler. Yapım gereği
samimi ve dürüst biriyimdir. Öleceğimi bilsem her konuda doğru bildiğimi
söylerim. Demem o ki 35 yaşını geçmiş ekonomik düzeyi biraz iyi olan her kadın,
asrın mucizesi “Botox” ile tanışmıştır. Ben yaptırmayın demiyorum, ben de son 4
yıldır her sene yaptırıyorum. (Ancak lütfen konunun uzmanı bir hekime, lütfen
lütfen lütfen! Bu konuda da daha sonra detaylı konuşacağız) Plastik cerrahi
anabilim dalından çok sevdiğim arkadaşlarımla birlikte yaptığımız ve benim de doçentlik
başvuru yayınım olan botox la ilgili elektron mikroskobik bir çalışmada bu
ajanın kas ve sinir üzerinde bir zararlı etkisi olmadığını gördük. Kırışıklıklar
ve kaz ayaklarının hakkından gelmek istiyorsanız ve ekonomik düzeyiniz de el
veriyorsa tavsiyem 35-40 yaşından sonra her sene, henüz kırışıklıklar
yerleşmeden, oluşmadan önce, önleyici olarak yılda bir kez botox yaptırın.
Evigen ampul kullanmaya da 30’lu yaşların başında başlasınız tabi ki çok güzel
olur. Ancak şimdi başlamanız da unutmayın ki 10 yıl ve sonrasına yatırım
olacaktır. Tavsiye var, zorlama yok.
Sloganımız bu olsun.
Sevgi, sağlık ve güzelliklerle Pazar günü görüşmek üzere…
Resim kaynakları:
ilk yorum benden olacak tabii başka kimden olacak:))) inanıyorum ve seninle kalıyorum ablacım. sevgiler ve öpücükler :)))
YanıtlaSilESER
Tatlı kardesim benim, coook tesekkür ederim:)
SilHocam siz ki telefonlardaki yaşlandırma programlarında bile ögrencilerinizden genç çıkan birisiniz çok sevindim her daim sizleyiz :)
YanıtlaSilSenleyim Çidommm <3
YanıtlaSilHepimiz birimiz birimiz hepimiz Meltemim:)
SilÇidorii elbette seninleyim :)
YanıtlaSilYaşa Zeynori)
SilHep destek tam destek. Devamini merkla bekliyor olacagim
YanıtlaSilTesekkür ederim kuzenim:)
Silçiğdemcim süper başlamışsın..eminim öyle de devam edecek..heyecanla bekliyorum yeni yazılarını:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim canım arkadaşım, her koşulda ve hep yanımda olduğun için, iyiki varsın:)
SilCigdem hocam ne güzel yazmissiniz bir cirpida okudum blogunuz süper olmus��
YanıtlaSilPs:gazi tip eski bir ögrenciniz��
Selamlar
YanıtlaSilHemen bugün evigen ampul alıyorum.Yazılarınza bayıldık , Şamil ve benden sevgiler
Esra