20 Kasım 2014 Perşembe

KAZ AYAKLARI/Dr. Cigdem Elmas
Kucak dolusu sevgi ile yeniden merhaba.
Önce sayfamı ziyaret ederek bana destek veren ve sayısına inanmakta zorluk çektiğim tüm değerli dostlarıma sonsuuuuuz teşekkür ederim. Hep birlikte çok güzel paylaşımlar yaşamaya devam edeceğiz. Cilt bakımı, saç bakımı, makyaj, diyet, alış veriş, moda ve aklınıza gelebilecek her konuda konuşacağız ve kim bilir belki de ileriki zamanlarda sizlerden gelen taleple bu dostluğumuz ve desteğinizle isteyen okuyucularımın yaşam koçluğuna transfer olacağım. Sadece hanımlar değil, bey efendiler de aktarımlarımdan yararlanabilirler.
Hangi konu ile başlamalıyım diye hiç düşünmedim. Aklıma hemen her sene dersini anlatırken tıp fakültesi birinci sınıf öğrencilerimin de çok ilgisini çeken bir konu geldi.
Bu gün sizlere “kaz ayakları” olarak bilinen ve göz kenarlarımızda yaş almaya devam ettikçe belirginleşmeye başlayan çizgilerden nasıl korunabiliriz, neler yapmalı ve yapmamalıyız, bunlardan bahsedeceğim. Bu nedenle, bu günkü yazımda sizlerle, üzerinde hiç bir oynama yapılmamış ve en kocaman gülümsemem sırasında bile göz çevremde ne kadar bir çizgilenme oluşuyor, bu durumu en iyi gösteren fotoğrafımı paylaşıyorum. 
Ancak konuya geçmeden önce size biraz derimizi oluşturan yapılardan söz edeceğim ki anlattıklarım anlamlı olsun ve daha iyi anlaşılsın. Eeee serde doku bilimcilik var. Anlattıklarımı bilimsel bir gerçeklik ile sizlere sunmalıyım. Tabi ki amacım sizlere bu konuda uzun uzadıya ders vermek ve sizi sıkmak değil. Sadece genel hatları ile bilgi vereceğim. Çünkü sonrasında anlatacaklarım böylelikle anlam kazanacak.
Deri belki de çoğunuzun bildiği gibi, epidermis (epitel) ve dermis olmak üzere iki ana katmandan oluşuyor. Bunların aralarında da bazal membran adı verilen bir yapı var (üstteki resimde sarı çizgi ile, alttaki resimde ise şematik olarak gösteriliyor).  Epidermis çok katlı yassı tipte. Yani birkaç sıra üst üste sıralanmış hücreler var. Bu nedenle çok katlı ve en üstteki hücreler yassı görünümde olduğu için adı “çok katlı yassı”. Vücudumuzdaki tüm epitel hücreleri altında/ çevresinde “bazal membran” /“bazal lamina” bulunur.  Bu yapı bazı organlarda deliklidir, bazı organlarda da devamlıdır yani delik içermez. Delikli olan dokularda madde geçişine kolaylık sağlar. Deri gibi bazı organlarda da devamlıdır ki bazı zararlı maddelerin alttaki bağ dokuya geçini önlesin ve böylelikle bir bariyer görevi görsün diye. Çok değerli dermatolog hocalarımın da bu yazıyı okuduklarını düşünerek aflarına sığınıyorum. Dediğim gibi son derece basit ve detaysız anlatmaya çalışıyorum ki siz değerli okuyucularımı sıkmayayım. Bu bazal membran’ın deride üzerindeki epitel’den ve altındaki bağ dokudan kopması/ayrılması da cok ciddi deri hastalıklarının oluşmasına neden olur. Yani demek istediğim son derece önemli ve epitel ile bağ dokuyu birbirlerine sıkı sıkıya bağlayan güçlü bir yapıdır. Bazal membran’ın yapısını resimde görüyorsunuz! Burada incecik ipliksi yapılar fibro-retiküler bir ağ oluştururlar. Bu ağ arasındaki boşluklar nanometre düzeyinde son derece küçüktür. Gene resimde de gördüğünüz gibi derideki hücreler de birbirlerine değişik tipte bağlantı birimleri ile sıkı sıkıya bağlanmışlardır. Yani sizin yüzeyel olarak derinizin üstüne, göz  çevrenize sürdüğünüz o son derece pahalı kremlerin önce epidermis hücrelerini sonrada altındaki bazal membran’ı geçmesi gerekir. Şimdi soruyorum size, sizce bu mümkün müdür?
Tabi ki değildir, tabi eğer nanoteknoloji ile üretilmedilerse! Ancak o zaman epitel’i oluşturan bir sürü hücrenin sırayla hücre zarlarından ve sonrada epitel’in altındaki o güçlü bazal membran yapısından geçebilirler. Ne yazık ki piyasada bulunan ve biz zavallı hanımların ceplerinde kocaman delikler açan, yüreğimiz sızlaya sızlaya bir sermaye harcayarak aldığımız o kozmetiklerin çok azı nanoteknoloji ile üretilmektedir.
Peki o zaman ne yapacağız? Dediğim gibi bir çok site var ve o siteleri ben de okudum. Bu sitelerdeki saygıdeğer hocalarımızın tariflerine ve tecrübelerine dayanan yazılarına da saygım sonsuz. Ancak şundan bir tutam bundan bir tutam tarifler bana hep itici gelmiştir. Aktar aktar gezip “puslu havada okaliptüs gölgesine güneş doğarken açan antirifostik çiçeğinin ilk açan yapraklarını” bulmaya çalışmak size de zor gelmiyor mu? Ben sadece tecrübelerimi ve konunun uzmanı olarak sizlerle deneyimlerimi paylaşmak isterim. Kendim yıllardır ne yaptım sizlere onu aktaracağım. Bu blogda her zaman elinizin altında bulunan ve çok kolaylıkla ulaşabileceğiniz ürünlerden bahsedeceğim sizlere.
Bu akşam ki konumun içeriğinden söz ederken, sohbetimiz sırasında değerli bir hocamın bana az önce anlattığı bir hikâye ile konuya giriş yapmak istiyorum. Bandırma/ Balıkesir bölgesinde geçtiğimiz yıllarda yapılan bir araştırmada bu bölgede yaşayan kadınların bir kısmının ciltlerinin harikulade sağlıklı ve pırıl pırıl olduğu, yaşlarına göre de kırışıklıkların oldukça az olduğu tespit edilmiş. Sonra detaylı incelediklerinde bu kadınların tek bir ortak noktaları olduğu görülmüş. Oldukça önem arz eden bu ortak özellik hepsinin de “zeytin yağı fabrikasında” çalışıyor olmalarıymış.
Evet doğru çok doğru algıladınız. Saf zeytin yağı mucizevi bir üründür. Sayısız faydasından ve bazı diğer etkilerinden ileriki günlerde de bahsedeceğim. Ancak ben üniversite birinci sınıftan beri göz çevreme bildiğiniz “evigen ampul” kullanırım. Bu yıllar, kulakları çınlasın çok sevgili biyokimya hocamın bize bazal membran yapısını anlattığı ve benim konuya olan ilgimi arının bala olan aşkından üstün seviyeye taşıyan yıllardır. Saygıyla anıyorum kendisini. Evigen ampul içerisinde saf zeytin yağı içerisinde 300 mg dl-a-Tokoferol Asetat yani E vitamini bulunur. Gözlerimizi çevreleyen deride vücudumuzun geri kalanındakinden farklı olarak yağ bezi yoktur. Yani yağlı cilt yapısına sahip kişilerinde göz çevrelerini aynı şekilde nemli tutması gerekir. Ancak sakın evigen ampulü kırıp göz çevrenize boca etmeyin! Biliyorsunuz her şeyin azı yarar fazlası zarardır. Yüzünüzü iyice temizledikten sonra ki sakın her akşam peeling yapmayın (yüzümüzü nasıl temizleyeceğiz o da Pazar gününün konusu olsunJ) göz çevreniz henüz nemli iken, parmağınızın ucuna bir damla damlatacağınız evigen ampul içeriğini içten dışa doğru dairesel hareketlerle göz çevrenize iyice yedirin. Bunu nemli cilde uygulamanız önemli. O zaman göreceksiniz öyle parlak parlak yağlı bir görüntüsü de olmayacak. Hem nazikçe yaptığınız bu dairesel hareketler ile bu bölgedeki lenf drenajını da sağlamış olacaksınız ve zamanla göz altı torbalarınızda da azalma olduğunu göreceksiniz. Bu işlemi sabah akşam yapın. Sabah kalkar kalkmaz yapın ve bir süre iyice derinizin abzorbe etmesini/emmesini bekleyin ve makyajınızı daha sonra yapın. Aksi durumda göz makyajınız yanaklarınıza doğru akar ve Karayip korsanlarındaki Johnny Depp’e benzersiniz.
Peki, Evigen ampulü kırdınız onu öyle ağzı açık mı saklayacaksınız? Bunun da kolayı var. Evigen ampulü eczaneden alırken bir tanede insülin enjektörü ya da yoksa 5 ml’lik bir enjektör de alın ve evigen ampul içeriğini evinizde bu ampulün içine çekin ve bu şekilde saklayın. Kullanacağınız zaman işaret parmağınızın ucuna bir damla damlatın daha sonra iki elinizin işaret parmaklarını birbirine sürün ve aynı anda iki gözünüzün çevresine içten dışa dairesel hareketlerle uygulayın. Bir iki ay sonra farkı hissedeceksiniz.
Beni yakından tanıyanlar gayet iyi bilirler. Yapım gereği samimi ve dürüst biriyimdir. Öleceğimi bilsem her konuda doğru bildiğimi söylerim. Demem o ki 35 yaşını geçmiş ekonomik düzeyi biraz iyi olan her kadın, asrın mucizesi “Botox” ile tanışmıştır. Ben yaptırmayın demiyorum, ben de son 4 yıldır her sene yaptırıyorum. (Ancak lütfen konunun uzmanı bir hekime, lütfen lütfen lütfen! Bu konuda da daha sonra detaylı konuşacağız) Plastik cerrahi anabilim dalından çok sevdiğim arkadaşlarımla birlikte yaptığımız ve benim de doçentlik başvuru yayınım olan botox la ilgili elektron mikroskobik bir çalışmada bu ajanın kas ve sinir üzerinde bir zararlı etkisi olmadığını gördük. Kırışıklıklar ve kaz ayaklarının hakkından gelmek istiyorsanız ve ekonomik düzeyiniz de el veriyorsa tavsiyem 35-40 yaşından sonra her sene, henüz kırışıklıklar yerleşmeden, oluşmadan önce, önleyici olarak yılda bir kez botox yaptırın. Evigen ampul kullanmaya da 30’lu yaşların başında başlasınız tabi ki çok güzel olur. Ancak şimdi başlamanız da unutmayın ki 10 yıl ve sonrasına yatırım olacaktır. Tavsiye var, zorlama yok.
Sloganımız bu olsun.
Sevgi, sağlık ve güzelliklerle Pazar günü görüşmek üzere…

Resim kaynakları:

13 yorum:

  1. ilk yorum benden olacak tabii başka kimden olacak:))) inanıyorum ve seninle kalıyorum ablacım. sevgiler ve öpücükler :)))
    ESER

    YanıtlaSil
  2. Hocam siz ki telefonlardaki yaşlandırma programlarında bile ögrencilerinizden genç çıkan birisiniz çok sevindim her daim sizleyiz :)

    YanıtlaSil
  3. Çidorii elbette seninleyim :)

    YanıtlaSil
  4. Hep destek tam destek. Devamini merkla bekliyor olacagim

    YanıtlaSil
  5. çiğdemcim süper başlamışsın..eminim öyle de devam edecek..heyecanla bekliyorum yeni yazılarını:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim canım arkadaşım, her koşulda ve hep yanımda olduğun için, iyiki varsın:)

      Sil
  6. Cigdem hocam ne güzel yazmissiniz bir cirpida okudum blogunuz süper olmus��
    Ps:gazi tip eski bir ögrenciniz��

    YanıtlaSil
  7. Selamlar
    Hemen bugün evigen ampul alıyorum.Yazılarınza bayıldık , Şamil ve benden sevgiler

    Esra

    YanıtlaSil