Nedir bu alkali olayı?
Neden içtiğimiz suya limon damlatıyoruz? Bu aralar oldukça
popüler olan bu konuyu en özet hali ile anlatmaya çalışacağım bugün ve
sonucunda neden alkali kalmaya özen göstermeliyiz anlayacaksınız. Daha sonraki
yazılarımda ise nasıl alkali kalabiliriz onu konuşuruz.
SU=H2O
Bunu iyonlarına ayırırsak artı (+) yüklü “H” hidrojen iyonu
ve eksi (-) yüklü “OH” hidroksil iyonu elde ederiz.
Peki İyon nedir? Bir atom ’un artı (+) yüklü olasına neden
olan “proton” ya da (-) yüklü olmasına neden olan “elektronlarından” birini
kaybetmesi sonucu oluşan yapıdır.
Biliyorsunuz insan karbon (C), hidrojen (H), oksijen(O), azot (N) gibi atomalar ve ek olarak yağ asitlerini oluşturan atomlardan ve
bunların birleşerek oluşturduğu molekül, hücre zarı, hücre, doku ve organlardan
oluşmuştur. Hepimiz birer atom bileşiğiyiz.
Ve hücre bizim işimiz:)
Neden eksi ya da artı yüklü olurlar. Çünkü hepsi atom
durumunda eşit sayıda proton ve elektrona sahipken bir elektron kaybederlerse
fazladan bir protonları olacağından (+1) yüklü olurlar. Ve her fazladan proton
asit pH’a neden olur. Bu iyi değil!
Aksi durumda yani dışarıdan fazladan bir elektron (e)
kazanırsa o zaman da eksi (-1) yüklü olurlar ve pH’ı alkali duruma çeker. (pH=
sıvıların içinde bulunan elektron ve proton miktarıdır ve tüm sıvıların bir pH
değeri vardır. 0-14 arasında değişir ve 7' nin üstü alkali altı asidik
değerlerdir.)
Başa dönelim biz atomlardan oluşuyoruz ve bu atomların eksi
değerli olması bizim vücudumuzu oluşturan sıvıların ve tüm yapıların alkali
özellik kazanması anlamına gelir ki bu bizim için iyidir.
İşte vücudumuzdaki bu artı eksi dengesi “asit-baz dengesi”
olarak bilinir ve sağlıklı kalabilmemiz için bu dengenin korunması gerekir. Bu
denge bozulduğunda hastalanırız. Bütün oto-immün hastalıklar örneğin tiroit fonksiyon
bozuklukları ve diğer tüm hastalıklar bu dengenin bozulması sonucu şekillenir. Artı
yükün artması sonucu (yani asitlenme artınca) en basite inelim, hücre zarının
yapısı bozulur, yani hücre zarı "oksitlenir" (Hücre zarını oluşturan atomlar
proton (+) yüklenirler). Bu oksitlenme sonucunda, normal durumda "sıvı akışkan" halde
olan hücre zarı katılaşır ve zarın sıvı akışkan yapısı bozulur. Hücrenin içine
besin maddeleri giremez ya da hücrenin içinde durmaması gereken zararlı
maddeler dışarı çıkamaz. Hücre zarar görür. Bu hücre karaciğer hücresi ise
örneğin, karaciğerimiz hastalanır ve karaciğer, ilaçların ve zararlı maddelerin
zararsız duruma getirilmesi işlevinden tutun da çok değerli bazı vitaminlerin üretim
ve saklanmasına kadar birçok önemli görevini yerine getiremez duruma gelir.
Bunun sonucunda da diğer hastalıklar baş göstermeye başlar.
Eğer oksitlenen hücre zarı, tiroit hücrelerimizin zarı ise, o
zar üzerinde bulunan tiroit hormonlarına özel reseptörler de hasar görüp işlev
göremez hale geleceği için bu seferde tiroit işlev bozuklukları oluşur. İşte gördünüz
mü sadece hücre zarlarımızın yapısı bozulduğu/ oksitlendiği için
hastalanıyoruz.
Bizim bedenimizde bir makine gibi çalışmak için yakıta
gereksinim duyar. Bu yakıt besinlerdir. Besinlerle aldığımız karbonhidrat,
protein, yağlar, mineral ve vitaminlerde vücudumuzu oluşturan aynı atomlardan oluşur
ve artı ya da eksi yüklüdürler. Bunlar hücreler tarafından enerjiye
dönüştürülür ve hücrelerin yaşamsal işlevlerini yerine getirebilmesi için bu
enerjiye gereksinim vardır. Yani vücudumuzun
içine kaliteli yakıt (besin) sokmak bizim elimizde olan bir şeydir. Ne kadar
kaliteli (eksi yüklü) beslenirsek o kadar sağlıklı kalırız. Ya da artı yüklü
yediğimizin iki kadar eksi yüklü besin alırsak dengeyi sağlarız.
Bilinen en kolay eksi yüklü sıvıyı oluşturma metodu limonlu
sudur. Hatta en iyisi gün boyu aldığımız suyun hepsini limonlu yani eksi
değerini yükselterek içmektir. Suyun içindeki sitrik asit ve diğer asitler
sudaki hidrojen ve hidroksil grupları ile birleşip çok değerli bikarbonat (eksi
yüklü bileşik) yapıları oluşturur. Bu
nedenle suya limon sıkıyoruz:) Alkali beslenmeye çalışıyoruz.
Bu bilgileri çok beğenerek okuduğum sayın Dr. Ayşegül Çoruhlu’nun
“Tokuz ama Açız” kitabından derledim sizler için. Zamanınız olursa (ki bence
olsun yaratın) bu kitabı alıp okumanızı tavsiye ederim. Ben birkaç kez okudum.
Bir bilim insanı olarak okurken bana hepsi bildiğim şeyler olan bu bilgilerin
Ayşegül hanımın anlatımı ile bir araya geldiklerinde ne kadar daha farklı
anlamlar kazandırdığını gördüm. Okurken “aaaaaaaaaaaaaaaa demek bundanmış”, “tabiiii
ya”, “hay Allah bak sen” dedirten bir
kitaptır. Tabi bunlar bir temel tıpçı olduğum için zaten bildiğim şeylere
farklı bir bakış açısı kazandırmasındandır. Siz ise okurken başlangıçta biraz
kafanız karışabilir, bazı şeyler size yabancı gelebilir. O nedenle sizden “hııııııııım
anladıııııııııııııııııım” yada “vay canııııııııııııına” nidaları yükselecektir.
Blog'umda sizlere bu şekilde kitap tavsiyelerim de olmaya devam edecek.
Biliyorsunuz hayat paylaştıkça güzel ve paylaştıkça değerleniyor.
Yarın da eksi ve artı yüklü besinleri konuşalım.
Tüm güzellikler ve her nefeste sağlık sizlerle olsun.
Resim kaynakları:
http://www.biyolojidersnotlari.com/canlidaki-organik-bilesikler-karbonhidratlar-yaglar-proteinler.html
http://www.eksitarif.com/yemek?tarifi=alkali+beslenme+vucudun+asit+yukunu+arttiran+gidalar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder